Kızıl Deniz'in Ürdün yakası: Akabe

Ürdün, benim için, kuzeyiyle doğa yürüyüşü, orta-güneyiyle kaya-çöl, Kızıl Deniz'iyle de Antalya demek. Ülkenin en güney noktası Akabe,  deniz-kum-güneş -ve sualtı dalışı!- tatili yapmak isteyenlerin Orta Doğu'da önde gelen tercihleri arasında.
Gel binelim benim otomobileee!

Başkent Amman'daysanız, sakın ha uçakla Akabe'ye gitmeyin derim. Havalimanına gidişti, bekleme süresiydi, uçuştu derken bizim gibi zırt pırt ihtiyaç molası veren bir çift bile 4 buçuk saatte denizi görebiliyor çünkü (ayrıca bu sayede daha küçük bir karbon ayakizi bırakacaksınız). Ama Ölü Deniz yolunu seçin ki her daim buğulu görüntüsüyle muhteşem bir manzaranız, Vadi Mujib'de bir soluklanma şansınız olsun; kayaların giderek yükseldiği, çöl kumlarının hâkim olduğu ortam sizi hepten kâşif moduna soksun.
Petra ve Vadi Rum'un görece yakınında konumlanan Akabe'yi de katarak kısa süreli bir turistik üçgen çizebilirsiniz. Akabe ya da tarihî adıyla Ayla, Ürdün ekonomisine ticaret ve turizmden katkı sağlıyor. Şehir merkezinden İsrail'in Eilat şehrini görebiliyorsunuz, Mısır ve Suudi Arabistan'a da inanılmaz yakınsınız (GPS'te Mekke-Medine görmek!).
Orda kaldırım var, annae!

Şehir Ürdün'ün diğer yerlerinden, hele de Amman'dan oldukça farklı. Bir kere burada sokak hizasında ya da sokaktaki masalarda alkol alabileceğiniz yerler var. Rahatça gezmenizi sağlayacak genişlikte kaldırımlar var! (Amman'da yaşadıktan sonra, bir şehirde kaldırım olup olmaması en çok dikkatimi çeken özelliklerden biri oldu)
Belçikamsı, Hollandamsı bir Orta Doğu havası. Bayıldım! May the best hotel architecture win!

Antalya dedim ama öyle aman aman bir şehir, kalabalık var mı, hayır. Hele de Orta Doğu'ya dair insanların güvenlik kaygılarının tavan yaptığı bir dönemde Akabe'deki yabancı, özellikle de Rus turistlerin sayısını bir miktar da olsun artıran şey, Şarm El-Şeyh'teki terör saldırıları olmuş.
Böyle tasarıma can kurban! Tavana gel, akışkanlığa gel. Nabil Gholam mimarları yapmış.

Biz bir geçen yıl Şubat ayında, bir de bu yıl Nisan sonunda gittik Akabe'ye. Her ikisinde de tüm gün güneşlenebildik, denize girebildik. Geçen yıl belki bizim şansımızaydı ama Akabe Nisan dedin mi yazı getirmiş oluyor.
Batık gemi, deniz atı, deniz yılanı... Görmedik çünkü yatıyorduk!

Biz bu gelişimizde de yapmadık (biliyorum, çok sıkıcıyız) ama Akabe, özellikle de Tala Bay bölgesi sualtı çeşitliliğini ve mercan kayalıklarını gözlemlemek için dünya çapında bilinen yerlerden. Biz ne mi yaptık? Yine yedik, içtik ve yattık. Bunun için size 3 mekân önereceğim:
Floka: Balık restoranı, taze deniz ürünleri, salatası mis.

Ali Baba: Arak içip meze atmak, sayadieh gibi balıklı Arap yemekleri denemek için. 

Kraliyet Yat Klübü: Sakin bir ortamda bir drink almak için de güzel, akşam yemeği için de. 

İster bizim gibi her yeni öğünü güneşlenerek bekleyenlerden, isterse paletlerini geçirip denizler altında yeni profil resmi çektirenlerden olun, Akabe Ürdün'de "güneye gitmek" isteyenler için güzel bir nokta.

Bu blogdaki popüler yayınlar

Dillerden düşmeyen 12 Arapça ifade

Norveççe Öğrenmeye Nereden Başlamalı?

Norveç'in "ayıp" gençlik dizisi: Skam